Mirvari nece emele gelir?
Mirvarinin nece yarandigi coxumuza melumdur .Mirvari ilbizinin canagina kicik toz denesi dolur ve denize yagis yagdiqda bu kicik mocuzevi ilbizcik qidalanmaq ucun suyu oz icinden kecirdir ve sudaki mikroorqanizmleri hezm edir ama suya codluq veren ionlar bu deneciyin uzerinde tedricen yigilir ve gozel mirvari emele gelir. Ancaq mirvari ilbizlerinden de ehemiyyetli ilbizler var ki bunlar sulari filtirzasiya edir ve mirvari qeder temiz suyu bize verir. 1642 m lik dunyanin en boyuk sirin su anbarini Baycalospongia loborospongia temizleyir.
Dunyanin en boyuk canlilari
Elmi təsnifat
Aləmi:Heyvanlar
Tip:Xordalılar
Yarımtip:Onurğalılar
Sinif:Məməlilər
Yarımsinif:Vəhşi heyvanlar
İnfrasinif:Plasentalılar
Dəstə:Balinakimilər Latın dilində adıCetacea Brisson, 1762Yarımdəstələri
• Heyvanlar aləminin ən nəhəngi göy balinadır. Onun uzunlugu 33 m, kütləsi isə 190 t çatır. Başqa sözlə desək, 25 fil, 150 öküz ağırlığındadır, onun təkcə dili 10 ton, ürəyi 600-700 kq-dır. Bağırsaqlarının uzunluğu 4 km-dən çoxdur. Saatda 30-40 km sürətlə üzür. Bir balinadan 50 tonadək yağ alınır. 1700 at gücünə malikdir. Bu da bir parovozun gücü qədərdir. Gündə 2-4 ton qida yeyir. Körpə balina hər gün öz çəkisini 80-100 kq artırır. Yeni doğulmuş balinanın çəkisi iri filin çəkisindən çox, yəni 5 tona yaxın olur. Göy balina ən kiçik su heyvanları ilə, xüsusən kiçik dəniz xərçəngləri ilə qidalanır. Balinanın üst çənəsindən külli miqdarda bığlar sallanır. Ağzını su ilə doldurduqdan sonra suyu bığları arasından süzür və ağzında qalan xərçəngləri udur.• Kaşalot adlanan balina növü də dişli balinalara aiddir. Bu balinanın uzunluğu 15-20 m, kütləsi isə orta hesabla 40-50 t çatır. Molyoskaları tapıb yemək üçün 1 km-ə qədər suyun dərinliyinə cumur və tənəffüs üçün üzə çıxmadan bir saatdan çox suyun altında qala bilir.
Aləmi:Heyvanlar
Tip:Xordalılar
Yarımtip:Onurğalılar
Sinif:Məməlilər
Yarımsinif:Vəhşi heyvanlar
İnfrasinif:Plasentalılar
Dəstə:Balinakimilər Latın dilində adıCetacea Brisson, 1762Yarımdəstələri
- Dişsiz balinalar (Mysticeti)
- Dişli balinalar (Odontoceti)
- Qədimi balinalar (Archaeoceti)
• Heyvanlar aləminin ən nəhəngi göy balinadır. Onun uzunlugu 33 m, kütləsi isə 190 t çatır. Başqa sözlə desək, 25 fil, 150 öküz ağırlığındadır, onun təkcə dili 10 ton, ürəyi 600-700 kq-dır. Bağırsaqlarının uzunluğu 4 km-dən çoxdur. Saatda 30-40 km sürətlə üzür. Bir balinadan 50 tonadək yağ alınır. 1700 at gücünə malikdir. Bu da bir parovozun gücü qədərdir. Gündə 2-4 ton qida yeyir. Körpə balina hər gün öz çəkisini 80-100 kq artırır. Yeni doğulmuş balinanın çəkisi iri filin çəkisindən çox, yəni 5 tona yaxın olur. Göy balina ən kiçik su heyvanları ilə, xüsusən kiçik dəniz xərçəngləri ilə qidalanır. Balinanın üst çənəsindən külli miqdarda bığlar sallanır. Ağzını su ilə doldurduqdan sonra suyu bığları arasından süzür və ağzında qalan xərçəngləri udur.• Kaşalot adlanan balina növü də dişli balinalara aiddir. Bu balinanın uzunluğu 15-20 m, kütləsi isə orta hesabla 40-50 t çatır. Molyoskaları tapıb yemək üçün 1 km-ə qədər suyun dərinliyinə cumur və tənəffüs üçün üzə çıxmadan bir saatdan çox suyun altında qala bilir.
Dunyanin en kicik baligi
paedocyris sazanı
dünya'nın en küçük balığıdır. 2006 yılı içerisinde sumatra bataklıklarında keşfedilmiştir. planktonlar ile beslenirler. boyutları en fazla 8 milimetreye varır. beyinlerini korumasızdır, darbelere dayanıklı değildir. palmiye yağı üretimi için bataklıkların kurutulması nedeniyle soyları tükenme tehlikesi ile karşı karşıyadır.
dünya'nın en küçük balığıdır. 2006 yılı içerisinde sumatra bataklıklarında keşfedilmiştir. planktonlar ile beslenirler. boyutları en fazla 8 milimetreye varır. beyinlerini korumasızdır, darbelere dayanıklı değildir. palmiye yağı üretimi için bataklıkların kurutulması nedeniyle soyları tükenme tehlikesi ile karşı karşıyadır.
Kepenek
Kelebekler dünyanın en narin uçan böcekleridir. Tüm böcekler gibi 6 eklemli bacakları, 3 kısımdan oluşan vücut bölümleri, bir çift anteni, petek gözleri ve dış iskeletleri vardır. 3 bölümden oluşan vücut parçaları sırasıyla baş, gövde/göğüs ve karındır. Karın kısmı kuyruk kısmını da içerir.
* Kelebekler dünyanın her yerinde bütün iklim tiplerinde yaşayabilirler. Bununla birlikte en fazla kelebek türü tropikal yağmur ormanlarında yaşar.
* Kelebeklerin yaklaşık 24.000 çeşidi vardır.
* Kelebek, kurbağa ve uğurböceği gibi başkalaşım geçiren canlılardandır. Yaşamına tırtıl olarak başlar.
* Tırtılların çok güçlü çeneleri vardır. Tırtıl yumurtadan çıktıktan sonra yapraklarla beslenerek kendini pupa evresine hazırlar.
* Tırtıl pupa evresinde kendi etrafına bir koza örer ve gelişimini bu kozanın içinde tamamlar.
* Gelişimini tamamlayan tırtıl, kozayı deler ve hepimizin ipek kanatlarını hayranlıkla izlediğimiz narin bir kelebek olarak dışarı çıkar.
* İpek üreticileri kozalar delinmeden önce onları işlemeye başlarlar. Bu durum milyonlarca kelebeğin daha dünyaya gelmeden ölmesi anlamına gelir.
* Kelebeklerin yaşam süresi 2-4 haftadır.
* İnsanların kelebeklere ihtiyacı vardır. İnsanların fark etmemesine rağmen aslında doğanın dengeli ve sağlıklı olabilmesi için kelebekler önemli görevler üstlenirler. Kelebeklerin üstlendikleri önemli rollere birkaç örnek vermek gerekirse şunları sayabiliriz:
* Yabani bitkilerin polenlerinin taşınmasına yardımcı olarak hem bitkinin çoğalmasını hem de o bitki ile beslenen hayvanların yiyecek bulmasını sağlar. Bu bitki grubu ile beslenen canlılara insanlar da dâhildir.
* Kelebekler dünyanın her yerinde bütün iklim tiplerinde yaşayabilirler. Bununla birlikte en fazla kelebek türü tropikal yağmur ormanlarında yaşar.
* Kelebeklerin yaklaşık 24.000 çeşidi vardır.
* Kelebek, kurbağa ve uğurböceği gibi başkalaşım geçiren canlılardandır. Yaşamına tırtıl olarak başlar.
* Tırtılların çok güçlü çeneleri vardır. Tırtıl yumurtadan çıktıktan sonra yapraklarla beslenerek kendini pupa evresine hazırlar.
* Tırtıl pupa evresinde kendi etrafına bir koza örer ve gelişimini bu kozanın içinde tamamlar.
* Gelişimini tamamlayan tırtıl, kozayı deler ve hepimizin ipek kanatlarını hayranlıkla izlediğimiz narin bir kelebek olarak dışarı çıkar.
* İpek üreticileri kozalar delinmeden önce onları işlemeye başlarlar. Bu durum milyonlarca kelebeğin daha dünyaya gelmeden ölmesi anlamına gelir.
* Kelebeklerin yaşam süresi 2-4 haftadır.
* İnsanların kelebeklere ihtiyacı vardır. İnsanların fark etmemesine rağmen aslında doğanın dengeli ve sağlıklı olabilmesi için kelebekler önemli görevler üstlenirler. Kelebeklerin üstlendikleri önemli rollere birkaç örnek vermek gerekirse şunları sayabiliriz:
* Yabani bitkilerin polenlerinin taşınmasına yardımcı olarak hem bitkinin çoğalmasını hem de o bitki ile beslenen hayvanların yiyecek bulmasını sağlar. Bu bitki grubu ile beslenen canlılara insanlar da dâhildir.
* Hassas bünyeleri en ufak ekolojik değişiklerden etkilendiklerinden, kelebekler ekolojinin sağlıklı olup olmadığının bir göstergesidir.
* Kelebeklerin tüm vücutları küçük ve ince duyu tüycükleri ile kaplıdır. Kelebeklerin 4 kanadı ve 6 bacağı gövdesine bağlıdır. Gövdede bacak ve kanatların hareketini sağlayan kaslar mevcuttur.
* Kelebekler iyi birer uçucudur. Hızlı uçanları saatte 48,2 km. hıza ulaşabilirler. Kelebekler yaşlandıkça renkleri solmaya başlar. Yavaş uçanları ise bu hızın altıda biri hızla uçar.
* Kelebekler sıvıları içerken içi boş tüpe benzeyen ve proboskis denilen hortumlarını kullanırlar. Bu hortum oldukça uzun ve esnek bir dil gibidir. Kelebekler sıvı içmedikleri zaman hortumları kıvrık bir şekilde kapalı durur. Buna karşılık, sıvı içerken hortumları açılır ve bizim kamışla meyve suyu içerken yaptığımız gibi meyve suyu yani bitki nektarı içerler.
* Kelebekler koku duyularını hem çiçek nektarı bulmak için, hem de erkek kelebeklerin salgıladıkları feremonları (kokuları) saptamak için kullanırlar.
* Pek çok kelebek kısa mesafelere göç ederler. Bazı kelebek türleriyse yüzlerce kilometre uzaklıktaki mesafelere göç edebilirler.
* Kelebeklerin tüm vücutları küçük ve ince duyu tüycükleri ile kaplıdır. Kelebeklerin 4 kanadı ve 6 bacağı gövdesine bağlıdır. Gövdede bacak ve kanatların hareketini sağlayan kaslar mevcuttur.
* Kelebekler iyi birer uçucudur. Hızlı uçanları saatte 48,2 km. hıza ulaşabilirler. Kelebekler yaşlandıkça renkleri solmaya başlar. Yavaş uçanları ise bu hızın altıda biri hızla uçar.
* Kelebekler sıvıları içerken içi boş tüpe benzeyen ve proboskis denilen hortumlarını kullanırlar. Bu hortum oldukça uzun ve esnek bir dil gibidir. Kelebekler sıvı içmedikleri zaman hortumları kıvrık bir şekilde kapalı durur. Buna karşılık, sıvı içerken hortumları açılır ve bizim kamışla meyve suyu içerken yaptığımız gibi meyve suyu yani bitki nektarı içerler.
* Kelebekler koku duyularını hem çiçek nektarı bulmak için, hem de erkek kelebeklerin salgıladıkları feremonları (kokuları) saptamak için kullanırlar.
* Pek çok kelebek kısa mesafelere göç ederler. Bazı kelebek türleriyse yüzlerce kilometre uzaklıktaki mesafelere göç edebilirler.
Dunyanin en iri gozlu canlilari
Osminoq
Aləmi:Heyvanlar
Yarımaləm:Eumetazoylar
Bölmə:Bilateriallar
Yarımbölmə:İlkağızlılar
Tip:Molyusklar
Yarımtip:Xərçəngkimilər
Sinif:Başıayaqlılar
Yarımsinif:Coleoida
Dəstəüstü:Səkkizayaqlılar (Octobrachia)
Dəstə:Osminoqlar (Octopoda)Latın dilində adıOctopoda Leach
Aləmi:Heyvanlar
Yarımaləm:Eumetazoylar
Bölmə:Bilateriallar
Yarımbölmə:İlkağızlılar
Tip:Molyusklar
Yarımtip:Xərçəngkimilər
Sinif:Başıayaqlılar
Yarımsinif:Coleoida
Dəstəüstü:Səkkizayaqlılar (Octobrachia)
Dəstə:Osminoqlar (Octopoda)Latın dilində adıOctopoda Leach
Kabuksuz bir kafadan bacaklıdır. Kayalar üstünde kollarıyla sürünerek ve suyu hunisinden püskürterek hareket eder. Küçük türleri kayalık ve yarıklar arasında gizlenerek avlanır. İnsan ve büyük hayvanlardan saklanırlar. Çekmenli kollarıyla yengeçleri yakalar, kabuklarını boynuzsu ikiz çeneleriyle ve dişli dilleriyle parçalarlar. Parlak ve ses çıkaran nesnelere karşı çok meraklıdırlar. Bazı türleri savunma mekanizması olarak mürekkep fışkırtabilir. Bu durum birçok kez Mürekkep balıklarıyla karıştırılmasına yol açar. Mürekkep balığı en yakın akrabasıdır.Vücutları kısa ve yuvarlak yapıdadır ve manto üzerinde yüzgeçler yoktur. Ahtapotlar, bir çift gelişmiş gözleri bulunan ve beyinleri iyi gelişmiş, kabuksuz omurgasız hayvanlardır. 3 kalbi vardır.Manto boşluklarında bulunan solungaçlarıyla solunum yaparlar. Boyları 100 cm' ye kadar çıkabilir. Bir çift küçük çubuk halinde kabuk kalıntısı bulunur. Ağız çevresinde, üzerinde 2 sıra vantuz ( yapışıcı safiha ) bulunan ve başın çevresinden çıkan 8 adet, benzer yapıda, aynı uzunlukta ve dipte kısa bir zarla birbirlerine bağlı olan, güçlü bacak ve kolları bulunur. Yalnız “Eledone” cinsi ahtapotlarının kollarında tek sıra mevcuttur. Ters çevrilip bakılırsa tam ortada kuş gagasına benzeyen sert, koyu renkli ve kesici ağzı görülür. Erkeklerde bu kollardan birisi cinsel organ vazifesi görecek şekilde değişikliğe uğramış olup hektokotil olarak adlandırılırlar.
Ahtapotun yumurtalarıAhtapotun yumurtasının her biri bir kapsülle muhafaza edilir. Yumurtalar salkım seklinde bir küme meydana getirir. Her kapsülün bir ucu tasa veya baska bir zemine baglanır. Disi ahtapot yumurtaların üzerine kuluçkaya yatar. Açlıktan ölme pahasına yumurtalarını terk etmez. Hatta zorda kaldıgında bacaklarından bir kaçını yiyebilir. Yumurtadan dogrudan dogruya ergine benzer yavrular çıkar. Bu yavrular sinir sisteminin kontrolü altında kasılarak veya gevseyerek seri bir sekilde renklerini degistirerek bulundukları ortama adapte olurlar.Avlanması ve tüketilmesiAhtapot Ege-Akdeniz mutfagının aranan mezelerinden biridir. Özellikle zeytinyaglı salatası çok bilinir ve bölgede tüketilir. Avlanan ahtapot etinin yumusaması için tahta bir sopayla düz bir tasın üzerinde dövülür. Haslandıktan sonra salatası, yahnisi, kızartması yapılarak yenilir. Tekne üzerinden avlanması 'ahtapot salası' adı verilen kendine özgü bir oltayla yapılır. Kalın misina, iple yapılan oltaya plastik yapma balıklar, fosforlu etiketler, ses çıkartabilecek zil, metal levha takılır. Sürekli sallanan ve teknenin çok yavas hareket ettigi avlanmada maksat meraklı yaradılısa sahip hayvanın salaya sarılmasını saglamaktır. Dalarak zıpkınla avcılıgı da yapılır.
Ahtapotun yumurtalarıAhtapotun yumurtasının her biri bir kapsülle muhafaza edilir. Yumurtalar salkım seklinde bir küme meydana getirir. Her kapsülün bir ucu tasa veya baska bir zemine baglanır. Disi ahtapot yumurtaların üzerine kuluçkaya yatar. Açlıktan ölme pahasına yumurtalarını terk etmez. Hatta zorda kaldıgında bacaklarından bir kaçını yiyebilir. Yumurtadan dogrudan dogruya ergine benzer yavrular çıkar. Bu yavrular sinir sisteminin kontrolü altında kasılarak veya gevseyerek seri bir sekilde renklerini degistirerek bulundukları ortama adapte olurlar.Avlanması ve tüketilmesiAhtapot Ege-Akdeniz mutfagının aranan mezelerinden biridir. Özellikle zeytinyaglı salatası çok bilinir ve bölgede tüketilir. Avlanan ahtapot etinin yumusaması için tahta bir sopayla düz bir tasın üzerinde dövülür. Haslandıktan sonra salatası, yahnisi, kızartması yapılarak yenilir. Tekne üzerinden avlanması 'ahtapot salası' adı verilen kendine özgü bir oltayla yapılır. Kalın misina, iple yapılan oltaya plastik yapma balıklar, fosforlu etiketler, ses çıkartabilecek zil, metal levha takılır. Sürekli sallanan ve teknenin çok yavas hareket ettigi avlanmada maksat meraklı yaradılısa sahip hayvanın salaya sarılmasını saglamaktır. Dalarak zıpkınla avcılıgı da yapılır.
Deniz ulduzlari
Elmi təsnifat
Aləmi:Heyvanlar
Yarımbölmə:Sonağızlılar
Tip:Dərisitikanlılar
Sinif:Dəniz ulduzları
Latın dilində adıAsteroidea
Dəstələri
Aləmi:Heyvanlar
Yarımbölmə:Sonağızlılar
Tip:Dərisitikanlılar
Sinif:Dəniz ulduzları
Latın dilində adıAsteroidea
Dəstələri
- Brisinqodalar (Brisingida)
- Forcipulatida
- Beləzələ dəniz ulduzları (Notomyotida) ?
- Paksilloburun dəniz ulduzları (Paxillosida)
- İynəli dəniz ulduzları (Spinulosida)
- Valvatida (Valvatida)
- Velatida
Dəniz ulduzu dənizdə yaşayır. Suyu nisbətən az duzlu olan dənizlərdə yaşaya bilmir. Dəniz ulduzu sahilə yaxın yerlərdə dənizin dibində sürünür, dəniz çəkildikdə isə çox zaman daşların yosunların altında qalır. Bədən formaca beşguşəli ulduza oxşayır. Bədən mərkəzi diskdən və ondan çıxan beş şüadan təşkil olunmuşdur ki, bu şüalara qollar da deyirlər. Dəniz ulduzu kərpici-qırmızı, bənövşəyi və ya qəhvəyitəhər rəngdə olur. Bədən səthində kiçik kirəc iynəciklər vardır. Heyvanın hər qolu boyunca novcuq uzanır. Ağız bədəninin alt tərəfində yerləşir.Su-damar sistemi boruşəkilli damarlardan təşkil olunmuşdur.
Onların içərisinə dəniz suyu dolur. Su bu damarlara ulduzun üst tərəfində yerləşən ələkşəkilli kirəc lövhəcikdən keçir.Şüaların alt tərəfində yerləşən şırımlar boyunca çoxlu miqdarda ayaqcıqlar yerləşir. Hər bir ayaqcığın divarları əzələlidir və ayaqcığın ucunda sormac vardır. Kanallardan gələn suyun təzyiqi nəticəsində ayaqcıqlar düzəlib uzanır və uclarında olan sormacla müxtəlif sualtı əşyalara yapışır: qayalıqların sürüşkən səthinə, daşlara və s.Dəniz ulduzunda ağızdan sonra qısa qida borusu gəlir ki, bu da kisəşəkilli mədəyə keçir. Mədə mərıcəzi diskİn içərisində yerləşmişdir. Mədədən hər bir şüaya iki qara-ciyər çıxıntısı gedir. Bu çıxmtılarda əmələ gələn həzm şirəsi mədəyə axır və burada qida həzm olunub sorulur.
Həzm olunmamış qida qalıqları qısa bağırsağa keçir və anusdan xaricə atılır. Anus bədənin üst tərəfində yerləşir.Dəniz ulduzları yırtıcı heyvanlardır. Onların əsas qidasını molyuskalar təşkil edir. O,kiçik molyuskaları bütöv udur. Tənəffüsü. Dəniz ulduzu suda həll olmuş oksigenlə tənəffüs edir. oksigen bədənə dərini əhatə edən sudan keçir və babelə su-damar sistemi ilə gəlir.Dəniz ulduzunda qan-damar sistemi vardır. Bu sistem mərkəzi diskdə olan halqaşəkilli damardan və qollardan təşkil olunmuşdur. Mədə divarlarına sorulan qida maddələri qan damarları ilə bütün bədənə aparılır. Dəniz ulduzunun qanı rəngsizdir.Sinir sistemi. Qida borusu ətrafında yerləşən sinir halqasından qollara sinirlər gedir. Dəniz ulduzu işığı qaranlıqdan seçə bilir: onun qollarının ucunda işığı hiss edən gözcükİər vardır. İşıq güclü olduqda dəniz ulduzu kölgəyə çəkilir. Ayaqcıqlar duyğu üzvləri rolunu oynayır. Dəniz ulduzunda qoxubilmə hissi də vardır və o, öz şikarını bu vasitə ilə tapır.
Çoxalması. Dəniz ulduzlarının erkəkİəri xarici görünüşcə dişilərdən fərqlənmir. Çoxalma üzvləri şüalarda yerləşir. Yumurtalar və spermatozoidlər suya buraxılır və mayalanma suda gedir. Yumurtanın inkişafı nəticəsində bədəni kirpikcikİərlə örtülmüş sürfə əmələ gəlir. Sürfə görünüşcə yetkin dəniz ulduzuna oxşamır və ikitərəfli simmetriyası olan bədənə malikdir. Bu dəniz ulduzlarının ikitərəfli simmetriyası olan heyvanlardan əmələ gəldiyini göstərir. Sürfə bir müddət su qatlarında üzdükdən sonra dibə çökərək,kiçik dəniz ulduzuna çevrilir.Dəniz ulduzlarında regenerasiya qabiliyyəti çox yaxşı inkişaf etmişdir. Hətta qoparılmış bir qoldan yeni bir dəniz ulduzu əmələ gələ bilir. Qollardan biri qopduqda əvəzində yeni qol əmələ gəlir. Bəzən xarici qıcıqlanmalar nəticəsində qollar qopur və yenidən əmələ gəlir.
Bas agrisinin sebeblerinden biri
(Burun Qurdu)
Emin olun daha önce görmediğiniz bir video bu. Burundaki kurtçukları görünce gözlerinize inanamayacaksınız. Video öncesinde özellikle uyarıda bulunmuşlar. Kalbi zayıf olanlar izlemesin! Burun kurtçukları ameliyatı videosu sizlerle.
Ilanlar
Bilimsel sınıflandırma
Üst alem:Eukaryota (Ökaryotlar)
Alem:Animalia (Hayvanlar)
Alt alem:Eumetazoa (Gerçek dokulular)
(Grup)Bilateria (Bilateral simetrililer)
Üst şube:Deuterostomia (İkincil ağızlılar)
Şube:Chordata (Kordalılar)
Alt şube:Vertebrata (Omurgalılar)
İnfra şube:Gnathostomata (Gerçekçeneliler)
Üst sınıf:Tetrapoda (Dört üyeliler)
Sınıf:Reptilia (Sürüngenler)
Alt sınıf:Diapsida
İnfra sınıf:Lepidosauromorpha
Üst takım:Lepidosauria
Takım:Squamata (Pullular)
Alt takım:Serpentes (Yılanlar)
Serpentes alt takımının üyeleri,ayaksız kertenkelelerden dış kulakların ve göz kapaklarının olmayışı ile ayırdedilirler. Bütün pullar gibi yılanlar da, vücudu üst üste binen pullarla kaplı ektotermik amniyotomurgalılardır. Çoğu yılan türü, ataları olan kertenkelerinkinden çok daha fazla eklemi olan bir kafatasınasahiptir. Bu yılanlara son derece hareketli çeneleriyle kendi kafasından daha büyük avları yutma imkânı verir. Dar vücutlarına uygun bir şekilde yerleşebilmesi için yılanların çift organları (böbrekler gibi) yan yana yerine biri diğerinin üstünde görünür ve çoğu bir tane işlevsel akciğere sahiptir. Bazı türler, kloakın her iki tarafında artakalan bir çift pençeyle birlikte pelvik kemere sahiptir.
Yılanlar Antarktika ve çoğu ada dışında dünyanın her yerinde bulunur. 456 cins ve 2900'ün üzerinde türükapsayan tanımlanmış on beş familyası bulunmaktadır. Büyüklük aralığı 10 cm uzunluğundaki küçücükLeptotyphlops carlae türünden 7.6 metre uzunluğa erişebilen pitonlar ve anakondalara kadar değişiklik gösterir. Son keşfedilen Titanoboa cinsinin fosili 15 metre uzunluğundaydı. Yılanların Kretase döneminde hem kazıcı hem de sucul kertenkelerden evrimleştiği düşünülmektedir. Modern yılanların çeşitlenmesi isePaleosen dönemde oldu. Yılanların Türkiye'de 47 türü bulunur.
Çoğu yılan zehirsizdir ve zehirli yılanlar da zehirlerini öncelikli olarak savunma amacından çok avı kontrol altına almak ve öldürmek için kullanırlar. Bazıları insanlarda acılı yaralanmalara ve ölüme sebep olabilecek denli güçlü zehire sahiptirler. Zehirsiz yılanlar da avlarını ya canlı olarak yutarlar ya da sıkarak öldürürler. Amatörler için yılanları görünüşüne göre zehirli zehirsiz olarak nitelendirmek zor olup onlardan uzak durmak ya da bir profesyonelle yaklaşmak gerekir.
Yılanlar, genellikle üç metre öteyi göremezler. Koku almada burun deliklerini değil dillerini kullanırlar. Uzun ve çatallı dillerinin her iki ucu havadan ve yerden gelen kimyasal kokuları alır. İçeri çekildiğinde dil ucundaki kokular damaktaki jakobson organında duyu haline dönüştürülür. Engerek yılanları zehirledikleri avının izini dilleriyle takip ederler ve ölüsünü bularak yutarlar. Yılanların burun delikleri, ağız kapalıyken alt çenedeki hava borusunun üzerine geldiğinden ağızlarını açmadan solunum yaparlar. Avlarını yutarken ağız açık olduğundan burun deliklerinin hava borusuyla ilgisi kesilir. Böyle zamanlarda, vücutlarında bulunan hava torbalarındaki yedek havadan faydalanırlar. Çoğu yılanın sadece sağ akciğeri gelişmiş, diğeri adeta kaybolmuştur. Boa ve piton yılanlarında sol akciğerler küçüktür. İri avların yutulması uzun sürdüğü zaman ağız tabanında bulunan soluk borusunun girişi ağızdan dışarı çıkarılabilir. Bu özellik büyük hayvanları yemek için bir adaptasyondur, yılana ağız dolu olduğunda dahi nefes alma imkânı sağlamaktadır.
Yılanlar dış kulakları olmadığından uzun zaman sağır zannedilmiştir. Aslında çeneleriyle kulakları arasında kemik bağlantıları olduğundan, üzerinde bulundukları toprağın yansıttığı sarsıntıları kolayca işitirler. Çenesini yere koyan çıngıraklı bir yılan çok uzaktan gelen bir atın ayak seslerini bile kolayca duyabilir. Yılanların bulunabildiği arâzilerden geçen bir insan, gürültülü ayak darbeleriyle yürüdüğünde hiçbir yılana rastlamaz. Bazı yılanların göz ve burunları arasında ince zarlı iki çukur bulunur. Bunlar, sıcak kanlı hayvanların vücutlarından yayılan ısı dalgalarını (infrared) tespit ederler. Bunların sayesinde avlarını karanlıkta bile bularak takip ederler.
Yılan zehiri av etini eritmeye yarayan kuvvetli bir sindirim sıvısıdır. Zehirsiz yılanlarda bile zehirli olan kuvvetli bir sindirim sıvısı vardır. Ağızlarına parmak sokulduğunda veya dişlendiğinde tükürüklerinden dolayı yanma ve şişme yapar. Dişleri sökülen zehirli yılanlarda dişler tekrar sürer. Yılanların renkleri ve boyları çeşitlidir. Zehirli yılanların başları üçgen ve kuyrukları küt olduğu söylenirse de bunlar kesin belirtiler olamaz. Her yılanı zehirli kabul ederek onlardan sakınmak gerekir.
Üst alem:Eukaryota (Ökaryotlar)
Alem:Animalia (Hayvanlar)
Alt alem:Eumetazoa (Gerçek dokulular)
(Grup)Bilateria (Bilateral simetrililer)
Üst şube:Deuterostomia (İkincil ağızlılar)
Şube:Chordata (Kordalılar)
Alt şube:Vertebrata (Omurgalılar)
İnfra şube:Gnathostomata (Gerçekçeneliler)
Üst sınıf:Tetrapoda (Dört üyeliler)
Sınıf:Reptilia (Sürüngenler)
Alt sınıf:Diapsida
İnfra sınıf:Lepidosauromorpha
Üst takım:Lepidosauria
Takım:Squamata (Pullular)
Alt takım:Serpentes (Yılanlar)
Serpentes alt takımının üyeleri,ayaksız kertenkelelerden dış kulakların ve göz kapaklarının olmayışı ile ayırdedilirler. Bütün pullar gibi yılanlar da, vücudu üst üste binen pullarla kaplı ektotermik amniyotomurgalılardır. Çoğu yılan türü, ataları olan kertenkelerinkinden çok daha fazla eklemi olan bir kafatasınasahiptir. Bu yılanlara son derece hareketli çeneleriyle kendi kafasından daha büyük avları yutma imkânı verir. Dar vücutlarına uygun bir şekilde yerleşebilmesi için yılanların çift organları (böbrekler gibi) yan yana yerine biri diğerinin üstünde görünür ve çoğu bir tane işlevsel akciğere sahiptir. Bazı türler, kloakın her iki tarafında artakalan bir çift pençeyle birlikte pelvik kemere sahiptir.
Yılanlar Antarktika ve çoğu ada dışında dünyanın her yerinde bulunur. 456 cins ve 2900'ün üzerinde türükapsayan tanımlanmış on beş familyası bulunmaktadır. Büyüklük aralığı 10 cm uzunluğundaki küçücükLeptotyphlops carlae türünden 7.6 metre uzunluğa erişebilen pitonlar ve anakondalara kadar değişiklik gösterir. Son keşfedilen Titanoboa cinsinin fosili 15 metre uzunluğundaydı. Yılanların Kretase döneminde hem kazıcı hem de sucul kertenkelerden evrimleştiği düşünülmektedir. Modern yılanların çeşitlenmesi isePaleosen dönemde oldu. Yılanların Türkiye'de 47 türü bulunur.
Çoğu yılan zehirsizdir ve zehirli yılanlar da zehirlerini öncelikli olarak savunma amacından çok avı kontrol altına almak ve öldürmek için kullanırlar. Bazıları insanlarda acılı yaralanmalara ve ölüme sebep olabilecek denli güçlü zehire sahiptirler. Zehirsiz yılanlar da avlarını ya canlı olarak yutarlar ya da sıkarak öldürürler. Amatörler için yılanları görünüşüne göre zehirli zehirsiz olarak nitelendirmek zor olup onlardan uzak durmak ya da bir profesyonelle yaklaşmak gerekir.
Yılanlar, genellikle üç metre öteyi göremezler. Koku almada burun deliklerini değil dillerini kullanırlar. Uzun ve çatallı dillerinin her iki ucu havadan ve yerden gelen kimyasal kokuları alır. İçeri çekildiğinde dil ucundaki kokular damaktaki jakobson organında duyu haline dönüştürülür. Engerek yılanları zehirledikleri avının izini dilleriyle takip ederler ve ölüsünü bularak yutarlar. Yılanların burun delikleri, ağız kapalıyken alt çenedeki hava borusunun üzerine geldiğinden ağızlarını açmadan solunum yaparlar. Avlarını yutarken ağız açık olduğundan burun deliklerinin hava borusuyla ilgisi kesilir. Böyle zamanlarda, vücutlarında bulunan hava torbalarındaki yedek havadan faydalanırlar. Çoğu yılanın sadece sağ akciğeri gelişmiş, diğeri adeta kaybolmuştur. Boa ve piton yılanlarında sol akciğerler küçüktür. İri avların yutulması uzun sürdüğü zaman ağız tabanında bulunan soluk borusunun girişi ağızdan dışarı çıkarılabilir. Bu özellik büyük hayvanları yemek için bir adaptasyondur, yılana ağız dolu olduğunda dahi nefes alma imkânı sağlamaktadır.
Yılanlar dış kulakları olmadığından uzun zaman sağır zannedilmiştir. Aslında çeneleriyle kulakları arasında kemik bağlantıları olduğundan, üzerinde bulundukları toprağın yansıttığı sarsıntıları kolayca işitirler. Çenesini yere koyan çıngıraklı bir yılan çok uzaktan gelen bir atın ayak seslerini bile kolayca duyabilir. Yılanların bulunabildiği arâzilerden geçen bir insan, gürültülü ayak darbeleriyle yürüdüğünde hiçbir yılana rastlamaz. Bazı yılanların göz ve burunları arasında ince zarlı iki çukur bulunur. Bunlar, sıcak kanlı hayvanların vücutlarından yayılan ısı dalgalarını (infrared) tespit ederler. Bunların sayesinde avlarını karanlıkta bile bularak takip ederler.
Yılan zehiri av etini eritmeye yarayan kuvvetli bir sindirim sıvısıdır. Zehirsiz yılanlarda bile zehirli olan kuvvetli bir sindirim sıvısı vardır. Ağızlarına parmak sokulduğunda veya dişlendiğinde tükürüklerinden dolayı yanma ve şişme yapar. Dişleri sökülen zehirli yılanlarda dişler tekrar sürer. Yılanların renkleri ve boyları çeşitlidir. Zehirli yılanların başları üçgen ve kuyrukları küt olduğu söylenirse de bunlar kesin belirtiler olamaz. Her yılanı zehirli kabul ederek onlardan sakınmak gerekir.